Kayıtlar

Ekim, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

100.YIL KUTLU OLSUN!

Resim
 29 Ekim Türkiye Cumhuriyeti'nin 100.Kuruluş yıldönümü kutlu olsun. Büyük komutan, ışığımız, karanlıkları aydınlık yapan Cumhuriyetimizin Kurucusu Halaskar Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü saygı,minnet ve özlemle anıyorum.

PREPOSITIONALS LIST - 1

Resim
 PREPOSITIONALS LIST - 1  Bu bölümde özellikle YDS, İLTS gibi sınavlarda karşımıza çok çıkan prepositon'larla birlikte fiilleri inceleyeceğiz. Ingilizce Türkçe Örnek cümle abhorrent to iğrenç Cruelty to animals is abhorrent to me. (Hayvanlara zulüm bence iğrenç.) abreast of haberdar I try to keep abreast of current events. (Güncel olaylardan haberdar olmaya çalışıyorum.) absent from uzakta He was absent from the meeting. (Toplantıya uzaktaydı.) abstain from kaçınmak I am abstaining from alcohol. (Alkol kullanmaktan kaçınıyorum.) accompanied by eşliğinde She was accompanied by her husband. (Kocası ona eşlik ediyordu.) account for açıklamak He was able to account for all of his money. (Tüm parasını açıklayabildi.) accruing to giren The profits accrued to the shareholders. (Karlar hissedarlara girdi.) accurate in doğru His information was accurate in every detail. (Bilgileri her ayrıntıda doğruydu.) accuse of suçlamak She was accused of stealing the money. (Parayı çalmakla suçlandı.)

Collocations - 5

Resim
  TO Ingilizce Türkçe Örnek cümle access to erişim I need access to the internet. (İnternete erişime ihtiyacım var.) an alternative to bir alternatifi This is an alternative to the traditional approach. (Bu, geleneksel yaklaşıma bir alternatiftir.) an attitude to bir tutum He has a positive attitude to life. (Hayata karşı olumlu bir tutumu var.) an exception to bir istisna This rule is subject to a few exceptions. (Bu kuralın birkaç istisnası vardır.) a solution to bir çözüm We need to find a solution to this problem. (Bu probleme bir çözüm bulmamız gerekiyor.) a threat to bir tehdit Climate change is a threat to the planet. (İklim değişikliği gezegen için bir tehdittir.) a witness to bir şahit I was a witness to the crime. (Suçun şahidiydim.) reaction to tepki The public reaction to the new law was negative. (Yeni yasaya halk tepkisi olumsuzdu.) reply to cevap He replied to my email immediately. (E-postama hemen cevap verdi.) key to anahtarı Education is the key to success. (Eğitim ba

Collocations - 4

Resim
  FOR Ingilizce Türkçe Örnek cümle early for erken gelmek I'm early for the meeting. (Toplantıya erken geldim.) eligible for almaya hak kazanmak He is eligible for a promotion. (Terfi almaya hak kazandı.) famous for ünlü olmak She is famous for her acting skills. (Oyunculuk becerileriyle ünlüdür.) late for geç kalmak I'm late for work. (İşe geç kaldım.) liable for sorumlu olmak The company is liable for the damages. (Şirket, hasardan sorumludur.) ready for hazır olmak Are you ready for the test? (Teste hazır mısın?) responsible for sorumlu olmak He is responsible for the project. (Projeden sorumludur.) sorry for üzgün olmak I'm sorry for being late. (Geç kaldığım için üzgünüm.) good for iyi olmak Eating healthy is good for you. (Sağlıklı beslenmek sizin için iyidir.) İN Ingilizce Türkçe Örnek cümle deficient in noksan The diet is deficient in vitamin C. (Diyette C vitamini eksikliği var.) experienced in deneyimli He is experienced in software development. (Yazılım geliştirm

Collocations - 3

Resim
ON Ingilizce Türkçe Örnek cümle keen on istekli olmak I am keen on learning a new language. (Yeni bir dil öğrenmeye istekliyim.) insistent on ısrarcı olmak He was insistent on going to the party. (Partiye gitmekte ısrarcıydı.) based on dayanarak This decision is based on the available evidence. (Bu karar mevcut kanıtlara dayanarak alındı.) dependent on bağlı olmak He is dependent on his parents for financial support. (Maddi destek için ailesine bağlı.)  TO Ingilizce Türkçe Örnek cümle addicted to bağımlı olmak He is addicted to gambling. (Kumar bağımlısıdır.) attentive to dikkatli olmak He was attentive to my needs. (İhtiyaçlarıma dikkatli oldu.) grateful to minnettar olmak I am grateful to you for your help. (Bana yardım ettiğin için minnettarım.) kind to nazik olmak She is always kind to animals. (Hayvanlara karşı her zaman naziktir.) immune to bağışık olmak He is immune to the virus. (Virüse bağışık.) impervious to duyarsız olmak He is impervious to criticism. (Eleştiriye duyarsız.)

YDS Sınavı

Resim
 Yabancı Dil Sınavı kısaltılmış haliyle YDS, sınava katılanları yabancı dil seviyelerini ölçmek için ÖSYM tarafından yapılan bir sınavdır. İngilizce, Almanca, Fransızca ve Arapça olarak düzenlenmektedir.  YDS sınavı 80 sorudan oluşmakta ve 130 dakika sürmekte. Yanlış yaptığınız sorular doğru soruları götürmüyor ve sınav 100 puan üzerinde değerlendiriliyor. Her bir sorunu puanı ise 1,25. Şu ana kadar sadece İngilizce sınavına girdiğim için bu sınav ile alakalı deneyimlerimi paylaşacağım. Genel olarak zor olarak nitelendirebileceğim bir sınav gramer, kelime ve metni anlama konularında sınava girenlerin bilgi seviyesini ölçüyor. Gramer konularındaki hap bilgiler belli bir avantaj sağlasa da bence metni genel olarak anlama ve çıkarım yapmanın daha önemli olduğunu düşünüyorum. Örnek verecek olursam "However" genelde cümle başında olur ve sonrasında virgül ile devam edilir gibi bir hap bilgi yaralı olabilir ama bu tarz gramer kurallarının etkili olabileceği soru sayısı kısıtlı. Sın

Collocations - 2

Resim
  WİTH Ingilizce Türkçe Örnek cümle angry with kızgın olmak I am angry with you for lying to me. (Bana yalan söylediğin için kızgınım.) annoyed with sinirli olmak I am annoyed with him for being late. (Geç kaldığı için ona sinirliyim.) bored with sıkılmak I am bored with this movie. (Bu filmden sıkıldım.) commensurate with orantılı olmak His salary is commensurate with his experience. (Maaş, deneyimi ile orantılı.) connected with bağlı olmak This incident is connected with the other one. (Bu olay diğerine bağlı.) be good at dealing with başa çıkmakta iyi olmak He is good at dealing with difficult people. (Zor insanlarla başa çıkmakta iyidir.) happy with memnun olmak I am happy with the results. (Sonuçlardan memnunum.) incompatible with uyumsuz olmak His lifestyle is incompatible with his job. (Yaşam tarzı işi ile uyumsuz.) obsessed with takıntılı olmak She is obsessed with her appearance. (Görünüşüne takıntılı.) pleased with memnun olmak I am pleased with your progress. (İlerlemen beni